Palmiyem uzun

Palmiyeler odunsu bitkilerden sayılmıyor. Var olan 6000’in üzerinde olan türüyle bu otsu-odunsu klasmanı dışı bitki tropikal ve sıcak iklim kuşaklarında yetişiyor. Türkiye’de iklim gözetmeksizin sevip kullandığımız bu yeşillemeler, gözünüzden kaçmadıysa kışın aşırı soğuklarda tepeleri yapraklarının çıktığı bölgeleri poşetlerle giydirilir, takip eden mevsimlerde gözümüzü doyurmaya devam etsinler diye.

Los Angeles’da palmiyeler patenli kızlardan daha çok göze batıyor bir yabancı için. Bazı bölgeler dışında yapıların yüksek katlı olmayışı, y ekseninde yedi katlı binaya eşdeğer palmiyeleri ön plana çıkarıyor. Tabii bunlar varyetesini bilmediğim en uzun türler. Sokakta giderken mini palmiyelere rastlamak da mümkün. Rivayete göre bu bitkiler Kaliforniya'ya Meksikalılar tarafından dikilmiş. Kaliforniya’nın Amerika tarafından Hatay usulü parayla satın alındığı farz edilirse, kentin bu simgeleri için Pancholara minnettar kalınmalı.

Ahlaksız Bordür

Kısmi düzen, bölgesel nizam severim. Düzenin ne heyecanı yok ettiği ne de yaratıcılığı (yiğidi) öldürdüğünü düşünmüyorum. Seviyorum seviyorum ve seviyorum.

Amerika beni şaşırtmaya ve kafamdaki cevapsız gedikleri doldurmaya devam ediyor. Evet, buranın da medeniyetini değil ahlaksızlığını almışız, Avrupa’nın olduğu gibi. Tüketime programlı vatandaş burada toplu taşıma fakiri. Bilindiği üzere arabasız ulaşım neredeyse imkansız. Toprak bolluğuna vererek sokak ve caddeler ülkenin vaziyet planı ölçeğine uygun biçilmiş. Ama her şekilde trafik tıkanıyor ve tahmin edildiği gibi park sorunu yaşanıyor. Buradaki park sisteminden çok hoşlanıyorum. Çok kısa aralıklarla var olan park tabelaları sokağın ve park etmeye girişilen kaldırım parçasına hangi saat dilimi içerisinde park etmenin uygun olduğunu yazıyor. Böylece simgeleri ve tabelaları okuyarak bürokrasinin size tanıdığı özgürlük alanına yerleşiyorsunuz. Öyle çok tabela, sembol var ki bazen sinirleniyorum. İşaretsizlikten izanımızla yorumladığımız kurallarla kentte at koşturmak varken..

İşim icabı kaldırım bordürlerine sempati besliyorum. Yine bir tanesini gözetirken ‘Harika bir bordür, hem de kırmızı. Ah biz niye hep bu bordürleri sıkıcı renklerle yapıyoruz.’ seslendirirken kırmızı bordürün park edilmez alan olduğunu c bana hemen bildirdi.

Salk Institute


San Diego yolunda yer alan Salk Institute Louis Kahn’ın 60’larda tasarladığı biyolojik araştırmalar merkezi. Fi tarihindeki film festivalinden akıllarda kalan Mimar Babam (My Architect - A Son’s Journey)’den kalan unutulmaz görselliğin sahibi yapı. Derin bir vadiyle bütünleşen araştırma merkezinin iç avlusu girişten itibaren sonsuzluk hissi veriyor. Avluyu orta ekseninde takip eden ince su hattı ve bitişindeki durgun su, kumtaşının karakterize ettiği yer döşemesi ve oturma elemanlarının sadeliğini bütünlüyor.

Ziyaretçi saatlerini göz önünde bulundurmayıp fütursuzca mimari gezmeye yeltendiğimiz yapının etrafında geç kaldığımız için öncelikle kontür geçtik. Çektiğimiz fotoğraflara seneler boyu emekle edindiğimiz kolaj yeteneğini konuşturarak kendimizi monte etme planları yapıyorduk ki; labarotuvarlardan çıkan çalışanları sıkıştırarak içeriye yasadışı girme çabalarımız sonuç verdi -girişimci insanlara hep ihtiyacımız var!-

Avluda dolaşırken aniden ampulüm yandı. Bu tasarımın bana nerden aşina olduğunu düşünürken İslam bahçelerindeki dünyevi simgeleri hatırladım; doğum, yaşam ve ölüm. İslami yapılar için avlular kuşkusuz vazgeçilmez. Ben bu avluları ‘kısmi kamusal alanlar’ olarak adlandırıyorum. Mahremiyetin ardında belli bir çerçevede sosyalleşme olanağı sundukları için. Avluların olduğu yerde de su olmazsa olmaz. İşte bu alanlarda aslında hareketli ve durgun suyun ayrı anlamları var. Salk Institute’deki ince su ise başlangıç, süreklilik ve bitiş noktalarının biçimleriyle bu simgelerle bütünleşik. Suyun çıkış noktası doğumu simgelerken, ince akışkan havuz yaşamı temsil ediyor. Ne derece hareketlense de çizgisinden çıkamayan yaşam suyu kaderci yaklaşımla harika örtüşüyor. Suyun gittiği yer ise belli. Son tarafta büyük havuzla birleşirken yaşamın da sonuna işaret ediyor. Ne lirik değil mi?